Dijital Dünyada Dini Arayışlar: Ateizm, Deizm ve Agnostisizm

TAKİP ET

Prof. Dr. Hakan Aydın isimli köşe yazarının Dijital Dünyada Dini Arayışlar: Ateizm, Deizm ve Agnostisizm başlıklı yazısı. Haber 7

Günümüz dijital dünyasında ateizm, deizm ve agnostisizm her geçen gün artan bir görünürlük kazanıyor. Bu durum nüfusunun büyük bir bölümünü Müslümanların oluşturduğu, İslam’ın gündelik hayatta görece daha görünür olduğu Batı dışı toplumlar için de geçerli. Bu ülkelerde söz konusu hareketlerin güçlü kolektif yapılar/kimlikler inşa ettiklerini ve medya aktivizmi yoluyla görünürlük ve etkinlik kazandıklarını gözlemliyoruz.

Kendisini ateist, teist, deist ya da agnostik olarak adlandıran kesimlerin medya aktivizmleri önemli sorunlara ev sahipliği yapıyor. Özellikle de bu net sınırların arasındaki gri alanlarda dolaşan ve daha çok karşılaştıkları içeriklerin rastgele birer tüketicisi konumunda yer alarak ciddi savrulmalar yaşayan bir çoğunluk için. Bunlar, oluşturdukları patchwork (yamalı bohça) kimlikleriyle ciddi aidiyet sorunları yaşayan yersiz yurtsuzlar. İnançlarına dair herhangi bir argümanı ciddi bir biçimde dinleyecek takatleri dahi yok. Sosyal medyada pek çok genç, savundukları inanca ilişkin yankı odaları vasıtasıyla refleksif tavırlara ve aşırı uçlara yöneliyor. Bunların yanında hem kendi inançlarıyla kurdukları ilişkilerin anlam ve değerden arınarak biçime indirgendiği, hem de inanca dair kayıtsızlıkla somutlaşan görünümlere tanıklık ediyoruz.

Bu kavramların bir kısmını kısaca tanımlayarak dijital medya ile doğrudan ilişkili sorunlara biraz daha yakından bakalım. TÜBİTAK Sosyal Bilimler Ansiklopedisi’nde ateizm; tanrıtanımazlık, tanrı kavramına sahip olmamak, tanrısızlık veya tanrının varlığını reddetmek olarak tanımlanıyor. Deizm ise tanrıya, ilk neden/temel olmanın dışında, herhangi bir başka özellik atfetmeyen “akılcı din” öğretisi, yaratancılık olarak ifade ediliyor. Agnostisizm de ilahi ve tabiatüstü varlıkların mahiyetinin bilinemeyeceğini, bilimsel kurallarla ispatlanamayacağını ve gözlemlenemeyeceğini savunmakta.

Dijital medya, bu kavramları kitlesel düzeyde yaygınlaştırdı ve hatta popülerleşmesini sağlayarak, onlara yaygın bir görünürlük armağan etti. Örneğin yeni-ateizm; bir ideoloji gibi sahipleniliyor, bir din gibi, misyonerlik faaliyetleriyle halk arasında yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Tabi bunda, ismini burada anmak istemediğim “medyatik vaizlere dönüşen figürlerin” etkisi de var.

Biraz da medya aktivizmine işlerlik kazandıran çeşitli dijital stratejilerden söz etmek istiyorum. Bunlardan biri tepkisel dini alaycılık: Dini ve inananlarını, karikatürize edilmiş eylemler üzerinden alaya almak ve böylelikle de ne kadar üstün (!) olduklarını ortaya koymak. Buna tepki gösterildiğinde ise toplum içerisinde azınlık konumda oldukları, ezildikleri ve ötekileştirildikleri vurgusu üzerinden insan haklarına ve seküler değerlere sığınmak.

Ulusal değerleri, görünürlüğün ve yaygınlaşmanın aracı haline getirmek de ilgi çekici bir strateji olarak ele alınabilir. Bunların yılmaz savunucuları olarak ön plana çıkmak, dijital mecralarda filtre balonlarının aktifleştirilmesiyle eşleştiğinde; algoritmalar, söz konusu stratejilerle şekillenmiş medya içerikleriyle her geçen gün daha da pekişen ateist kavrayışı derinleştirecek bir alana kavuşuyor.

Planlı ateist konumlanmalar dışında bir de apateizm olarak ifade edilen ve tanrının varlığına ya da yokluğuna dair kayıtsızlık ya da ilgisizlik durumu var. İnsan yaşamını ilgilendiren varoluşsal sorularla (evrenin, insanın neden yaratıldığı ile ilgili mesela) ilgilenmeme, bunları önemsememe şeklinde ortaya çıkan bu tavır, hiç şüphesiz dijital medyanın sürekli beslediği bir toplumsal gerçeklikte vuku buluyor.

Ardı arkası kesilmeyen akışlar dünyası içerisinde ilgili ilgisiz veri bombardımanına maruz kalmanın beraberinde getirdiği dikkat dağınıklığı, algoritmaların zihnin derinliklerine nüfuz ederek kişisel zaaf ve hazlara dönük içerikleri sürekli pompalamasının getirdiği bağımlılık ve amaçsızlığın varoluşsal soruları sormaya dahi fırsat vermeyecek biçimde hayatı işgal ettiğine de dikkat çekmek isterim. Bu işgalden kurtulma yeteneği ise kullanıcılara bırakılmış durumda.

Yukarıda hem ateizm hem de apateizm çerçevesinde sıralananların, Müslümanlara bakan yüzünde de tartışılacak pek çok sorun var. Tepkisel ve argümansız bir biçimde salt suçlayıcı bir dille karşı tarafın azınlık söylemlerini pekiştirecek ve konumlarına ilişkin bir sorgulama yapmalarını zorlaştıracak eylemler, konunun sağlıklı bir zeminde tartışılmasının önüne geçiyor.

Öte yandan apateizme birebir benzemese de az ya da çok ona yaklaşan, ya da deizmle bir şekilde ilişkilendirilebilecek konumların da bu bağlamda kendine yer bulduğunun altını çizmek gerekir. Kendisini bir Müslüman olarak tanımladığı halde yine nereden geldiği, nerede olduğu ve nereye gideceğine dair herhangi bir kaygıdan uzak bir biçimde sosyal medya trendlerinin yönlendirdiği şimdiki zamanın kıskacındaki hayatlardan söz ediyorum.

Öncelik, görünürlüğü artan ateist, agnostik argümanlara: tepkisellik ve bayağılık tuzaklarına düşmeden geliştirilmiş erişilebilir ve anlaşılabilir argümanlar içeren kaynaklar geliştirmeye verilmeli. Bu argümanlar karşısında şüphelerini takip ederek arayışlarda bulunan gençlerin erişilebilir kaynaklara ihtiyaçları var. Ateizmin bir ideoloji olarak görülüp insanlar arasında yayılmaya çalışılan versiyonu diyebileceğimiz “yeni ateizm”le birlikte, sosyal medyadaki söylemi de belirlemeye başlayan ateist argümanlara ilişkin bilimsel-felsefi kaynaklar gittikçe yaygınlaşıyor.

Bunlara cevaplar içeren tartışmalar ise din felsefesi kitaplarında ve çok sınırlı bir kesimin gündeminde hapsolmuş durumda. Diyanet’in dini yayınlar ya da dijital yayınlarla ilgili birimleri bu konuda teyakkuzda olmalı. Diyanet’i vurgulamamızın nedeni, konunun, kapasitesini tam bilemediğimiz bireysel inisiyatiflere veya dijital arenada görünür olmaya çalışan gruplara bırakılmasının potansiyel sakıncalarının önceden bilinememesi.

Son olarak, bu konudaki argümanların, gerek yüz yüze gerekse medya ve dijital ortamlardaki iletişimde, “dileyen öğüt alır” ifade-i aliyyesinin özgüveniyle, anlatılmak istenen hakikatin saygınlığına ve yüceliğine gölge düşürecek nitelikteki basit düzey pazarlama sarmalından arındırılması gerektiğini vurgulamak isterim.

İslam dünyasının daha çok sosyal yardım cemiyetlerinden oluşan panoramik görünümünde, artık farklı mücadele alanlarına doğru yelken açan ve hakikati önceleyen inisiyatifler de güçlü bir şekilde yer almalı. Ancak tefrikadan el-hazer.

Sağlıcakla Kalın,

Prof. Dr. Hakan Aydın /

Erciyes Üniversitesi

X: @mediadjournal